Döneklik Üzerine..!
Nasrettin Hoca’nın karısı sizlere ömür.
Hoca üzüntüden kendini dağlara vurmuş.
Ardından evceğizi de yanıp kül olmaz mı!
Bu kez daha da yüksek dağları mekan tutmuş.
Köylüleri ünlü eşeğinin de eşekler cennetine
gittiğini gelip kendisine bildirdiklerinde,
daha yüksek bir dağ olmadığından Hoca soluğu
Everest’in tepesinde almış.
Gel zaman git zaman köyün bu işe en çok üzülen
ağası, Hoca’yı dağdan indirmek için haberciler
göndermiş.
Bu haberciler Hoca’ya,
“Dağdan inersen ağa seni daha güzel bir hanımla
evlendirecek…” demişler.
Hoca birden olumlu yanıt vermese de, yalnızlık
canına tak ettiğinden olmalı, olurla olmaz arası
bir şeyler mırıldanmış.
Haberciler, “Ağa sana bir de güzel ev verecek”
demişler.
Hoca daha bir kulak kesilmiş…
Haberciler:
“Hele demişler ağanın sana vereceği eşeği görsen,
sevinçten çiftetelli oynarsın”
Bu işte bir bit yeniği olduğunu sezinlemiş olmalı ki,
Hoca yine olurla olmaz arası bir şeyler mırıldanmakla
yetinmiş…
Nitekim haberciler, “Ama bir de koşulu var ağanın”
diye baklayı çıkarmışlar ağızlarından.
”Ee?..” demiş Hoca,
bu kez tepeden tırnağa dikkat kesilerek,
“Neymiş bakalım bu koşul?”
“Eşeğe artık ters binmeyeceksin!”
Kesin ve net olmuş Hoca’nın yanıtı:
“Ben dönek değilim!”
Ve eklemiş:
“Haydi yürüyün de ense tıraşınızı göreyim!”
Öykünün güzelliği, “kıssadan hisse”nin burada aynı
zamanda bir imaj değeri taşımasından geliyor.
Hoca eşeğe düz biniyor olup da koşul ters binme
olsaydı, anlam bu kadar çarpıcı olmazdı.
Ters biniyor ve ters binmekte ısrar ediyor.
Bunu tersini düşünmek bile istemiyor.
Nasrettin Hoca, eşeğe ters binendir.
Öyle tanınmıştır.
Güzelliği, bilgeliği, kimliği bu ters oturuştadır.
O, kendisi kalmak, kendi kimliğine ihanet etmemek
uğruna, elinin tersiyle geri çevirdiği her türlü
kışkırtıcı öneriye, dağların tepesindeki yalnızlığını
ve yoksulluğunu yeğliyor.
Bizdeki döneklerin bu “kıssa”dan çıkaracakları bir
“hisse” olur mu, pek sanmıyorum.
Kaç yıl geçti gene aynılar!..
Her şeyden önce, öyküdeki Hoca’nın ıssız dağ
başlarındaki yalnızlığı, yoksulluğu onlara göre değil.
Tuzu kuru olmayan bir döneğe rastlamadım
şimdiye kadar.
Dönek olup olmamak, hiç kuşkusuz yine de, öyküdeki gibi,
bir kimlik, kişilik, karakter sorunudur.
Günümüzün dönekleri, bin gün gelir devran döner,
bir kez daha dönerler mi dersiniz?
Kim bilir!
Çünkü kimlik bir kez yitirildi mi, ne zaman, nasıl,
nereye dönüleceği hiç belli olmaz!